Yeni Sayfa 1
Değerli Canlar!
Hızır orucunu yörelerimiz farklı farklı günlerde tutuyorlar.
Aleviler köylerde ve küçük kasabalarda yaşadığımızdan Hızır orucunun
farklı günlerde
tutmasının mahsuru yoktu. Bugün ise, büyük şehirlerde yaşayan
Alevilerin aynı
tarihlerde oruç tutmamalarının sıkıntılarını yaşıyoruz.
Örneğin: Düğün, nişan, özel gün kutlamalarında davet edildiğinde oruç ve oruçlu
olduğumuzu söylüyoruz ve davete de katılmıyoruz. Oysa hepimiz aynı günde oruca
başlayıp, aynı gün orucu bitirirsek bu tür sıkıntılarla karşılaşmayız. Bir
olmak, birlikte olmak, kurullara uymak inancımızın da gereğidir. Bu konuda
Buyruk 3 sünnet, 7 farzda “Talib bin ise bir gibi otura” yani birlikteliği
sağlaya, birlikte ola diyor.
Değerli canlar!
Geçmişte niçin farklı farklı günlerde oruç tutuluyorduk buna biraz açıklama
getirelim.
Birincisi üç günlük Hızır orucu sonunda kurbanlar tığlanıp, cemler yapılıyordu.
Dedelerimizin bir kaç köyde talipleri olduğundan ulaşım güçlükleriyle
karşılaşıyorlardı. Aynı gün içerisinde taliplerinin cemini cemaatini
yapamıyorlardı. Dolayısıyla Hızır orucunu farklı günlere yayarak bu görevlerini
yerine getirmişlerdir.
İkincisi; Hızır orucunun net kaynakları yoktu. Alevi İslâm Din Hizmetleri
Başkanlığı olarak uzun araştırmalardan sonra, bu kaynaklara ulaştık. Burada en
temel kaynak Kuran’dır. (Bakara suresi, 203 ayeti)
Sayılı günlerde Allah’ı zikredin. Kuran’ın tevilini yapanlar (Abdülbaki
Gölpınarlı, - Kuran meali) bu sayılı günlerin zilhicce ayı olduğu ve o ayın da
Şubat ayının 13-14-15’inci günlerine tekabül ettiğini belirtir. İşte biz
Aleviler olarak bu sayılı günlerde yani Şubatın 13-14-15 günlerinde oruç
tutarız. Diğer ayetlerde; İnsan suresi 7-8-9 ayetleridir. Bu ayetler şöyledir:
Ayet 7: onlar verdikleri sözü tam bir biçimde yerine getirirler ve kötülüğü
salgın olan bir günden korkarlar.
Ayet 8: yoksula yetime ve esire, yemeği severek yedirirler.
Ayet 9: Biz size yalnız ve yalnız Allah rızası için yediriyoruz. Sizden bir
karşılık da bir teşekkür de istemiyoruz der.
Bu ayetlerin Hz. Ali Cenab-ı Murtaza’nın şanına geldiğini belirtirler. İmam
Hasan ile İmam Hüseyin hastalanır. Ateşler içinde bir şey yiyip içmeyip baygın
olarak yatarlar. Hz. Fatıma çocukların bu haline çok üzülür. Babası Hz.
Muhammed’e gider. Ya babam, ya Allah’ın resulü Hasan ile Hüseyin çok hasta
ateşler içinde yanıyorlar, acılarına dayanamıyorum, ne yapacağım ben, der.
Hz. Resul bunun üzerine, kızım git niyet edin, 3 gün nezir orucu tutun der. Hz.
Fatıma eve gelir, Hz. Ali’ye anlatır. Hz. Ali’de niyet ederek Hz. Fatıma ile
birlikte 3 günlük oruca başlarlar. Birinci gün akşam olur, sofrayı kurarlar
herkesin önünde birer parça arpa ekmeği vardır, tam yemeğe başlarlar ki kapı
vurulur. Kapıyı açarlar. Karşılarına biri çıkar “ya Ali ben yoksulum ve kaç
günden beri açım der, yiyeceklerinizi bana verir misiniz” der. O gün ucundan
birer parça kopardıkları ekmeklerini yemeyip o yoksula verirler. İkinci gün;
yine oruç tutarlar akşam olduğunda aynı şey olur, sofrayı kurarlar birer lokma
yedikten sonra yine kapı çalınır. Kapıyı açarlar karşılarına biri çıkar “ya Ali
ben yetimim kaç günden beri açım” der, o günde yiyeceklerini o yetime verirler.
Üçüncü gün de aynı şey olur, bu defa gelen esir olduğunda, sahibinin kendisine
yiyecek vermediğini söyler ve o da Hz. Ali’den yiyecek ister. Hz. Ali o günde
yiyeceklerini esire verir. Esir gittikten sonra tekrar kapı çalınır ve kapıyı
açarlar. Bu defa gelen Hz. Resuldür, Hz. Resul eve girer, oturur, Hasan ve
Hüseyin’i dizleri üstüne alır ve şöyle söyler “Ya Ali bu yavruların hastalığı
beni de üzdü” der ve sorar. “Orucunuz nasıl geçti ya Ali” der. “Sana ayandır Ya
Allah’ın Resulü” Allah’ın rızası için 3 gün oruç tuttum, orucumuzu açarken, bir
yoksul, bir yetim, birde esir geldi. Yiyeceklerimizden her gün birine verdik
der. Hz. Resullullah “o gelenler kimdi? Tanıdın mı? ya Ali” der. “Sana ayandır
Ya Allah’ın Resulü” der. Hz. Peygamber gelenlerin Hızır olduğunu söyler ve
“sizlerin sabrını ölçtü Ya Ali” der.
Değerli Canlar!
Hızır orucu hakkında diğer bir konuda Hz.Nuh tufanında geçer. Hz. Nuh’un gemisi
tufana kapıldığında, Hz. Nuh geminin kurtulması için Hz. Hızır’ı çağırır ve gemi
kurtulunca üç gün oruç tutacağını söyler. Hz. Nuh’un gemisi tufandan
kurtulur,bunun üzerine üç gün nezir orucu tutarlar. İşte Alevilerde dar
günlerinde Hızır yetişsin diye, Hızır aşkına, Ehl-i Beyit aşkına, Allah rızası
aşkına oruç tutarlar.
Başka bir kaynakta (Ali Kaya-Deylemden Dersim’e adlı kitabında) Moğol Hükümdarı
Muhammed Olcayto döneminde, Gadir hum günü resmi bayram ilan edildi. Bu bayramı
Alevilerin halen yaşadığını ve bunun da Hızır orucu olduğunu belirtir.
Dostlar!
Her insanın yaşamında mutlaka şükran günleri vardır. Hastalıktan kurtulanlar,
kazadan beladan kurtulanlar, kısacası zor günlerden kurtulanlar, şükranı olarak
Allah aşkına oruç tutarlar, kurban keserler.
Evet, Hz. Hızır; temelini Kuran-ı Kerimde bulunan en esaslı ana vasfı, ilahi
rahmet ve sırların bilgisine sahip olmasıdır. Yüce Allah, o ilahi rahmet ve
sırlarının aşkına oruçlarımızı, dileklerimizi ve dualarımız kabul eyler
inşallah.
Oruç Allah irade sıfatını yalnızca insanlara vermiştir. İşte oruç iradenin
imtihanıdır. Hiç bir şeyde uslanmayan nefsin oruç ile uslanmasıdır. Çünkü açlık
had safa da iken yememek, susuzluk had safa da iken içmemek, iyilik için nefsin
dizginlerini çekip iradeyi kullanmaktır. Yani, vücuda aklın hükmüdür, kendi
bedenine sözün geçmesidir.
Cenab-ı Allah bir kudsi hadisinde; “Oruç benim içindir, onun mükafatını ben
vereceğim” diye buyurmuştur.
Türk İslâm inancında Hızır’a gelince yukarıda da anlattığımız gibi kaynak olarak
Kuran ve hadislerdir. Kuran-ı Kerim Hızır kısâsı Kuran’da El-kehf suresinde
geçmektedir. Bu surede üç olay geçer,
a)“Ashab-ı Kehf” adı ile anılan kişilerin başından geçenler (9-26 ayetler)
b) Hz. Musa, Hz. Hızır kısâsı (60-82 ayetler)
c) Zül-karneyn ve ye’cüc me’cüc olayı (83-93 ayetler)
Birinci olayda; bütün kalpleri ile kendilerini Allah iradesine teslim edip,
inanan insan üstünlüğünü,
İkinci olayda; Hz. Musa’nın karşısına çıkarılmış, mürşit konumundaki esrarengiz
kişi (Hızır) vasıtasıyla; ilahi taktirin sırlarının insanlar tarafından
çözülmeyeceğini,
Üçüncü olayda ise; insanın kendini buna karşı koymaya çalışmaktan alı koymadığı
noktaları mükemmel bir tarzda anlatılmasıdır.
Ayetlerde isim vermeden kullardan bir kul olarak geçmektedir. O,
kulun Hz. Hızır olduğunu bildiren hadis kitaplarıdır. (Sahihu’l Buhari, Sahihu
Müslüm, tirmizi vs.)
Teslim ol mürşide yolda kalırsın
Mürşitsiz varılmaz dost ellerine
Bir canında var ise ver yoluna
Mürşitsiz varılmaz dost ellerine
İşitmedin mi Hazreti Musa’yı
Arayu ben buldu Hızır Nebi’yi
Önce Hızır oldu onun delili
Mürşitsiz varılmaz dost ellerine
Hızır Aleyhisselam, Hz. Musa zamanında yaşamış Ab-ı Hayat (ölmezlik suyu) içerek
ölümsüzlüğe ermiştir. Kendisine Allah katından batın ilmi (Ledün ilmi)
verilerek, Hz. Musa’yı eğitmekle görevlendirilmiştir.
Hz. Hızır bin Velidir, bir erendir. Diğer bir bilgiye göre de Nebi dir. Allah’ın
kendisine rahmet ve ilim verdiği kişi, peygamber veya bir velidir. Zahiri
ilimler Resuller aracılığıyla, ilham ise, aracısız olarak gönülle gelen hak
kelamıdır. Gaip alemler onlara görünür olmuştur. Allah istediğine bu gönül
ilmini vererek, kainatı ve bütün mevcudiyeti keşfetmesine yardımcı olur. Çünkü
onlar zamanımızın kutuplarıdır. İşte bu gaip erenlerinden biriside Hızır
Alehisselamdır. Zorda kalanların, darda kalanların yardımcısı Hızır dır.
Zulmet deryasının nur edip gelen
Hızır İlyas Şah-ı Merdan Ali’dir
Garibin mazlumun halinden bilen
Hızır İlyas Şahı Merdan Ali’dir
Hızır sözcüğü Arapça da “El hazır, Al Hızır” olarak geçmekte ve yeşillik
anlamına gelmektedir. Çünkü Hızır’ın oturduğu yerlerin yeşerdiği görülmüştür.
Hz. Musa onu gördüğü zaman “deniz sahilinde yeşil bir yaygı” üzerinde bulunduğu
söylenmiştir.
Hızır ve İlyas Aleyhisselam ve Zülkarneyn ile birlikte Ab-ı Hayat suyunu
aramaya çıkarlar. Hızır ve İlyas bu suyun kaynağını bulup, içmişler ve
ölümsüzlüğe ermişlerdir. Hızır, karada, İlyas denizlerde zor durumda olanlara
yardım etmektedir. Yetiş ya Hızır diyenlerin carına yetişirler, bizlerinde
carına, imdadına yetişir inşallah.
Hz. Musa bir peygamberdir. İsrail oğullarının peygamberidir.
Nübüvvet (peygamber) makamındadır. Oysa Hızır kullardan bir kuldur. Öyleyse
nasıl oluyor da nübüvvet makamındaki bir kişiye mürşitlik yapmaktadır.
Tasavvufçular Hızır’dan ilim öğrenmesinin nübüvvet makamını küçültmeyeceğini,
aksine Hz. Musa ilminin zahiri, Hızır’ın ki ise, batıni ilim “Ledün ilmi”
olduğunu , bu ilimin de okumakla elde edilmeyeceğini, çünkü, Tanrısal ilim
olduğunu söylemişlerdir.
Hızır yol gösterendir. Vesiledir. Mürşittir. Çünkü o ilahi rahmet ve
sırların bilgisine sahiptir.
Hz. Musa’ya mürşitlik etmiştir. Hz. Musa şeriatı, Hızır Hakikati temsil
etmektedir. “O takva sahipleri ki; gaibe inanırlar. Salat (dua)’ını dost doğru
yaparlar. Kendilerine rızk olarak verdiğimizde de Allah yolunda harcarlar.”
(Bakara suresi ayet, 3)
İşte Alevilerde böyle mübarek günlerde Allah rızasına orucunu tutarlar, kurban
keser veya lokma yapar ve paylaşırlar. Hz. Hızır aşkına, Allah rızasına
ibadetlerini yaparlar. Hz. Hızır’ı vesile kılarak, dualarının, lokmalarının ve
ibadetlerinin kabulü için Allah’a yalvarır ve yakarırlar.
Açıldı can gözüm gör seyranımız
Hazreti Hızır asıl üstadımız
Kırk sekiz Cumadır bizim bayramımız
Senede gelene haczet kalmadı
Ey Nurettin Seyfi vardır da elin
Kimse bilmez senin esrarın halin
Hızır vardı yeşil eli dolum
Ekşi üzüme hacet kalmadı
Seyit Nizam oğlu
Allah herkese Hızır elinden doluyu içmek nasip eylesin.
Değerli Canlar!
Bu yıl Hızır orucu ile Muharrem orucu birleşmektedir. Biraz öncede bahsettiğimiz
gibi Alevi İslâm Din Hizmetleri Başkanlığının uzun araştırmalar sonucu Hızır
orucunun tarihi, kaynaklarıyla belirlenmiş, beş yıldan beri de takvimlere
konulmuştur. Her yıl Şubat ayını 13-14-15 günleridir. Bu yıl Muharrem de Şubatın
10’undan, 22’sine kadardır. Dolayısıyla Hızır orucu Muharrem Orucunun içerisine
girmektedir. Bu iki oruca niyetlenip bir arada tutulmasının bir sakıncası
yoktur. Kaldı ki, bu yıl Hızır’ orucu ile Muharrem orucunu birlikte
kutlanması daha çok kutsiyet kazandırmıştır.
Fakir Edna’m der ki, bu sırra eren
Üstadım Hatay’i darına duran
Tamuda yanar mı nurunu gören
Yetiş Hızır Nebi sen imdat eyle…
Hızır, her an hazır ve nazırdır. Cömerttir. Çaresizlerin çaresidir. Umutsuzlara
umuttur. Zorda kalanların carına yetişendir. Cümlemizin yardımcısı, gözcüsü,
bekçisi, Hz. Hızır olsun.
Gerçeğe Hü…
